“`html
Değerli Okuyucularım, iletişim kurmak için [email protected] adresim üzerinden bana ulaşabilirsiniz.
Türkiye’nin savunma ve güvenlik politikalarında önemli bir değişimi temsil eden sözleşmeli erbaşlık sistemi, 2011 yılında yürürlüğe giren 6191 sayılı yasayla birlikte umut dolu bir başlangıç yapmıştı. Gençler için iş ve istihdam sağlamayı vaat eden bu düzenleme, o dönem büyük bir heyecanla karşılanmıştı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin profesyonelleşmesini desteklemek ve kalifiye personel yetiştirmek amacıyla sunulan bu sistem, gençlerin kariyer hedeflerine büyük bir destek olma potansiyeli taşımaktaydı.
Fakat, 2013 yılında yapılan ek düzenleme ile sözleşmeli er ve erbaşların sivil memurluğa atanabilmelerine yönelik hedefler gerçekleştirilemedi. Gerekli yönetmelik yıllar boyunca çıkarılmadı ve bu süreç kurumlar arasında adeta ping pong topu gibi dolaştırıldı. Devlet Personel Başkanlığı, Millî Savunma Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığı gibi yetkili kurumlar, bu yönetmeliği yayımlamayı başaramayarak gençlerin umutlarını neredeyse bütünüyle yok saydı. Bu kargaşa, binlerce gencin geleceğini belirsiz bir duruma soktu.
2018: Kurumsal Boşluk ve Artan Mağduriyetler
2018 yılı, bu mağduriyet durumunun dönüm noktalarından biri oldu. Devlet Personel Başkanlığı’nın kapanması, atama yönetmeliğini çıkarma sorumluluğunu üstlenen kurumun kaybolmasına neden oldu. Artık sürecin kimin tarafından yürütüleceği dahi belirsiz hale geldi. Yıllardır çıkarılmayan yönetmelik, bu kurumsal kaos ile iyice çıkmaza girdi. Mağduriyet yaşayan gençlerin sayısı her geçen gün artarken, devletin sessizliği bu durumu daha da ciddi hale getirdi.
Uzayan Bekleyiş: Adalet Nereye Gitti?
2018 yılına gelindiğinde, birçok sözleşmeli erbaş ve er yasal olarak belirlenmiş yedi yıllık hizmet sürelerini tamamlayarak hak ettikleri atamalar için gün saymaya başlamıştı. Ancak atamalar yapılmadı ve hayaller bir kez daha yarım kaldı. Bu on yılı aşan bekleyiş, gençlerin yalnızca kariyer hedeflerini değil, tüm ailelerini ve toplumsal aidiyet duygularını sarsmış durumda. Çözülmeyen kısa vadeli sorunlar, uzun vadede toplumsal huzuru tehdit eden bir yara haline dönüştü.
Hukuki Çabalar ve İnsan Hakları İhlalleri
Bu duruma karşı gençler, haklarını aramak için hukuki yollara başvurmayı sürdürdüler. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu’na yapılan başvurular, sözleşmeli er ve erbaşların durumlarının Anayasa’nın 49 ve 70. maddeleri ile çeliştiğini ortaya koydu. Ancak bu bulgulara rağmen, Millî Savunma Bakanlığı’nın reddedici tutumu, devletin vatandaşlarına karşı sorumlu davranmakta isteksiz olduğu izlenimini güçlendirdi. Zira adalet, yalnızca belgelerde değil, verilen sözlerin tutulmasında da gerçek anlamda anlam kazanır.
Nihayet Yönetmelik Geldi, Ancak Beklentiler Sarsıldı
Uzun bir on yılın ardından, yönetmelik nihayet 12 Mayıs 2023 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlandı. Bu gelişme, bir nebze olsun umut ışığı sağladı. Ancak ilk atamaların 2024 yılına sarkacağı açıklaması, sabırla bekleyen gençleri bir kez daha zorladı. 2024’te yalnızca 185 kişi çağrıldı. 2025 yılında ise 5500 kişiden sadece 112’si mülakata alındı. Atama bekleyenlerin sayısıysa 6000’e ulaştı.
Yıllardır hakları gasp edilen bu gençler, yalnızca bir istihdam değil, aynı zamanda devletin kendilerine olan sorumluluğunu yerine getirip sosyal devlet ilkesini yaşatmasını bekliyor.
Adalet ve Sosyal Devlet İçin Birlikte Mücadele Edelim
Bu yazıyı kaleme alırken, yaşanan mağduriyetin sadece birkaç yüz kişinin hikayesi olmadığını, toplumsal adalet ve sosyal devlet anlayışıyla ilgili bir mesele olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bugün bu gençler, seslerini duyurmak için çaba harcıyorlar. Onların durumları, devletin “vatandaşa verdiği sözleri tutma” sınavıdır. Bürokratik hantallık, koordinasyon eksikliği ve dikkatsizliklerin bedelini gençlerimiz ödememelidir.
Bir Gelecek ve Güçlü Türkiye İçin
Bu mağduriyetlerin ortadan kaldırılması için devletin atacağı adımlar nettir: Yönetmelik tam olarak uygulanmalı, atamalar gecikmeden gerçekleştirilmeli ve bu gençlerin talepleri hemen karşılanmalıdır. Ayrıca, benzer sorunların tekrar yaşanmaması için kamu yönetimi reformları, hızlı karar alma süreçleri ve vatandaş odaklı bir devlet anlayışının benimsenmesi gerekmektedir.
Buradan bir kez daha vurgulamak isterim: Adalet geciktiğinde, güven sarsılır. Gençlerimizin emeklerini ve umutlarını görmezden gelmek, toplumsal barışı ve devlet ilkelerini de zedeler. Gelin, birlikte bu mağduriyetin sesi olalım ve sosyal devlet anlayışının yeniden tesis edildiği bir Türkiye için mücadele edelim!
SORU:
Merhaba Mehmet Bey, nasılsınız? Rahatsız ettiğim için özür dilerim. Genel Sağlık Sigortası ile ilgili yazınızı okudum. Maddi gelirim yok ve hiç bir mal varlığına sahip değilim. Psikolojik rahatsızlıklarım ve sağlık sorunlarım bulunuyor ve bu nedenle düzenli bir işte çalışamıyorum. Ailemle yaşıyorum, 34 yaşındayım ve bekarım. Gelir testi yaptırdım ve genel sağlık sigortası primi ödeyeceğim sonucu çıktı. Babam emekli ve çalışmakta, bu yüzden işim ve gelirim yokken 780 TL borç yazıyor. Bu anlayışa ne denir? 2016’da yaşadığımız dram ile ilgili başvurumuz kısa süreli yardım sağladı ama durumda değişen bir şey yok. Türkiye, vatandaşlarına ücretsiz sağlık hizmeti sunmakta aciz mi? Bu kadar zor olmamalı. Teşekkür ederim. Tevfik Celalcan
CEVAP: Tevfik Bey, yaşadığınız sıkıntıların ciddiyetinin farkındayım. Genel Sağlık Sigortası prim borçları ve gelir kriterleri üzerine olan bu durumu düşününce, sistemin eksiklerinin ciddi sorunlar yarattığını anlıyorum. Sosyal yardımların ve sağlık hizmetlerinin daha erişilebilir hale gelmesi gerekiyor. İlgili kurumlara ve sosyal yardımlaşma vakıflarına yeniden başvuruda bulunmanızı öneririm. Gerekirse Kaymakamlık ile direk irtibat kurarak durumu anlatabilirsiniz.
SORU:
Merhaba Mehmet Bey, yazılarınız için teşekkür ederim. Şu anda 4B sigortalısıyım ve 5400 prim günümün dolmasına 1,5 yılım var. 1997’de 4B’li olarak giriş yaptım ama 2002’de 4A ve 2005’te 4C düzenlemeleriyle çalışma hayatıma devam ettim. 2012’de 7 yıllık memurluktan ayrılarak yurtdışına yerleştim. 2023 yılında isteğe bağlı sigorta başlattım. Bir SGK uzmanı EYT’den 5400 gün dolduğunda emekli olabileceğimi söyledi, diğer bir uzman ise yaş beklememi belirtti. Ben EYT’den faydalanabilir miyim? Cevabınız beni çok sevindirir. Teşekkürler. Yasemin
CEVAP: Yasemin Hanım, benzer durumlarda 5400 günle kısmi emekli olabilirsiniz. Ancak EYT düzenlemesi kapsamında kısmi emeklilik için yaş haddine yönelik bir kısıtlama yoktur. Bağ-Kur statüsündeki emekliliğiniz için 7200 prim gününe ulaşmanız gerekecek. Eğer 5400 gün ile kısmi emeklilik hedefliyorsanız, bu durumda 56 yaş sınırına ulaşmadan emekli olamayacaksınız. Ayrıca, yurtdışındaki sigorta primlerinizin geçerliliği için yalnızca dört belirli ülkenin örtüşme sağladığını hatırlatmak isterim. Buna dikkat etmelisiniz. Başarılar dilerim.
“`